Şer ektiler masum çocukların gül kokulu hayal bahçelerine;
Bombalar yağdırdılar annelerinin, şefkat dolu sinelerine.
Nefret tohumlarını milyonlarca Müslüman kanıyla suladılar;
Gözyaşları ile besleyip ardından, yığınla beddua aldılar.
Fütursuzca bombalanan şehirler şimdi birer harabeye döndü;
Filizlenmiş umutlarla birlikte, ne canlar, nice ocaklar söndü.
Her insanın yaşam hakkı vardır da, Müslümana etmezler merhamet.
Birleşmiş Milletler bunun ispatıdır; küfür, her asırda tek millet.
İnsanlık mı dedin? Bilmezler neye benzer, nasıldır şekli şemali?
Demokrasi (!) götürdükleri yerlerin; işte, ortada bugün hali.
Avrupa denilince, sözüm ona insan haklarından dem vurulur;
Söz konusu Müslümansa; ya göz ardı edilir, ya da unutulur.
Hep birlikte koşarlar yardım için kıyıya bir balina vurunca;
Kılları bile kıpırdamaz, ölen insan; hele Müslüman olunca.
Unutma ki, bunların geçmişleri karanlık, ataları kalleştir;
Kuran’a uy! Dinle de bak ne diyor Rabbin; “Ancak mü’minler kardeştir.”
Destek vermeliyiz din kardeşlerimize; bu olmalı tek ilkemiz;
Gerek güç, gerek dua ile birlik olup âleme göstermeliyiz.
Uyan artık ey Müslüman! Yeter artık! Uzun yıllardır uyuduğun;
Her şey gitti, tek dinin kaldı elde; o da, samimiyetsiz uyduğun.
Uyarıyorum, bak pek yakında o da alınır senden, uyanmazsan;
Din kardeşlerinle birlikte tek yürek olup, sırt sırta dayanmazsan.
Mazlumlar için Hazreti Ömer’in adaletini ister durursun;
Ama gayret yok, laf çok; boş hayaller peşinde, hep ayakta uyursun!
Feveranın boşuna, lafla olmaz; eserdir bir kişinin aynası;
Verimsiz geçen ömrün; ne ahirete, ne de dünyaya var faydası.
Ne ekersen dünyada, o biçilir ukbada; sen de iyi bilirsin,
Bilmek kesinlikle kurtarmaz seni, bildiğinle amel etmelisin.
Sen rahatına bakarken, kıydılar canına milyonlarca insanın;
Mahşer günü; iki elleri yakanızda olacak, o masumların.
Uyanman için ne lazım; iman kuvveti mi, yoksa cesaretin mi?
Mezarından kalkmasını beklediğin, büyük Sultan Selahattin mi?
Yetmedi mi, İslam düşmanlarının yüzünden yıllardır çektiklerin?
Gözlerinin önünde katledildiler; eşin, dostun, tüm sevdiklerin.
Zamanı geldi de geçti bile, kalk yerinden; şöyle bir kendine gel!
Korksun yine ihtişamına bakarak, çekinsin senden yedi düvel.
Sen, hazreti Hamza gibi ölümü korkutan İslam ümmetindensin;
Dağıt gafleti, topla kuvvetini ki; küffarı yine titretesin.
Unutma, unutturma şu iki kişiyi: biri; vatanı satanı
Diğeri; vatan uğruna şehit düşüp de, toprak altında yatanı.
“Zalim Allah’ın kılıcıdır” derler, onunla intikamını alır,
Bil ki, Allah intikam alırsa; ortada ne zulüm, ne zalim kalır.
Şikâyetçiyim ya Rab! Ümmet ahireti unutup dünyaya dalmış;
Müslüman sandığımız birçok devlet lideri, kâfirlere aldanmış.
Ülkeleri esir, gelecekler umutsuz, çocuklar enkaz altında;
Onlar ise umursamıyorlar; akılları, dünya saltanatında.
Müminim ben; içim sızlıyor; şaşırdım hangi acıya dayanayım?
Öksüz, yetim kalana mı, organ için kaçırılana mı yanayım!
İçimden dualar eşliğinde sessizce arşa varmakta figanım,
Masumlar can verirken; zalime, yatağında rahat verme Allah’ım!
Mustafa GÜL
(3 Ekim 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder